21 Kasım 2007 Çarşamba

İman Teslimiyettir

İman, Allahın varlığına ve birliğine inanmak olarak tanımlanmaktadır. Oysa biraz araştırıp düşündüğümüz zaman görürüz ki Allahın varlığına ve birliğine inanmayan hiç kimse yoktur.
Bunun en açık örneği şeytandır. Biz biliyoruz ki şeytan, Allahın varlığına da birliğine de inanmaktadır. Ancak buna rağmen mümin olmak bir yana o küfrün temsilcisi, şirkin abidesi, isyanın simgesidir.
Şeytan, Allahın ‘…Âdem’e secde edin…’ emri karşısında ‘…Beni ateşten onu çamurdan yarattın, ben ondan üstünüm…’ cevabını vererek mazeret beyan edip emre karşı gelirken, Allahın varlığına da birliğine de inanıyordu. Ama bu inanç onu mümin kılmıyor, bir kâfir ve müşrik olarak lanetlenmesine sebep oluyordu.
İman tam bir teslimiyettir. İman eden kişiye mümin denir. Mümin, hayatının her anında Allah’ın buyruklarına uymayı benimsemiş kişidir. O’na hiçbir şeyi ortak koşmaz. Onun buyruğu dururken başka bir yolu seçmez. Çünkü bilir ki Allah’ın hükmünün yanında başka bir şeyi seçmek o hükmün sahibini ilah edinmek olur. Bu ise apaçık şirktir.Bunun için Yüce rabbimiz; ‘Allah ve Peygamber'i bir şeye hükmettiği zaman, mümin erkek ve mümin kadına artık işlerinde başka yolu seçme hakkı yoktur. Allah'a ve Peygamber'e baş kaldıran şüphesiz apaçık bir şekilde sapmış olur.’[1] Buyurmaktadır.
[1] Ahzab, 36

Kadere İman

Mümin olarak kadere iman etmeliyiz. İman kabul etmek demektir. Kişinin neyi kabul ettiğini bilmeden iman etmesi karanlıkta taş atmaya benzer. Böyle bir iman hidayetin değil dalaletin kapısını aralar. Bu bakımdan öncelikle ‘kader nedir?’ sorusunun cevabını aramamız gerekmektedir.
Allah her şeyi yaratmış ve kaderini belirlemiştir. Kader ölçü demektir. Allah’ın kaderi belirlemesi de bir ölçüye göre yaratması anlamına gelir. Allah her şeyi bir ölçüye göre yarattığı gibi bir ölçüye göre yaratmaya devam etmektedir. İşte kaderin anlamı budur.
Önceden belirlenmiş ve bizi bağlayan kader anlayışı yanlıştır. Tarihte olduğu gibi bu gün de bu yanlış inanca sahip olanlar vardır. Bu konuda Hz Ömer’le Ebu ubeyde arasında geçen konuşma çok manidardır. Allahın kaderinden mi kaçıyorsun diyen Ebu Ubeyde’ye Hz Ömer; ‘Evet Allahın kaderinden yine Allahın kaderine kaçıyorum’ cevabını vermiştir. Bu olay başımıza gelecek olanla kaderimiz arasındaki ilişkiyi en güzel şekilde açıklamaktadır. İnsanın yaratılışta kaderinin belirlenmesi de bir ölçüye göre yaratılması ve kendisini farklı bir ben yapan standartların belirlenmesi anlamına gelmektedir.
Bu doğru bilgilere ulaştıktan sonra kader inancımız bizi tembelliğe değil çalışkanlığa, sorumluluktan kaçmaya değil sorumluluk almaya götürecek ve dünya hayatının imtihan olması ile kader inancı arasındaki çelişki ortadan kalkacaktır.

6 Kasım 2007 Salı

Hz isanın Ölümü

Hz İsa ile ilgili ayetlere bakarsak:1 Hz isa beşerdir, ilah değildir. Her müslüman buna böyle inanır. Hz isanın beşer olduğuna inanmayan zaten müslüman değildir.

Enbiya 34. Biz, senden önce de hiçbir beşere ebedîlik vermedik. Şimdi sen ölürsen, sanki onlar ebedî mi kalacaklar? Ayeti bir beşer olarak hz isanın öldüğünü açıkça ortaya koymaktadır.
Hz isanın öleceği Allah tarafından zaten kendisine bildirilmiştir.
Alimran 55 Allah buyurmuştu ki: Ey İsa! Seni vefat ettireceğim, seni nezdime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden arındıracağım ve sana uyanları kıyamete kadar kâfirlerden üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz bana olacak. İşte o zaman ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.
Hz isanın kıyamet günü ümmeti hakkındaki ifadesi de açıkça hz isanın ölümünü ortaya koymaktadır:
Maide 117 Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine kontrolcü idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeyi hakkıyle görensin.
Nisa 157 : "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiç bir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler. ayeti ise hz isanın ölmediğini değil yahudiler tarafından çarmıha gerilerek öldürülen kişi olmadığını açıklamaktadır. Oysa hz isayı yahudiler öldürmediler ama Allah yukardaki ayetlerde açıkladığı üzere kendisi öldürmüş ve yahudi şerinden cesedini dahi korumuştur.
Nisa 159 Andolsun, Kitap ehlinden, ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, o da onların aleyhine şahid olacaktır. ayetinde ise anlatılan onlar aleyhinde şahitlik etme olayı maide 117 de zaten vurgulanmaktadır.Peygamber efendimiz de Kuranı düşünmeyip herşeye körükörüne bağlananları Allaha şikayet edecektir: Peygamber der ki: Ey Rabbim! Kavmim bu Kur'an'ı büsbütün terkettiler
Kitap ehlinden, ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur ayetinde eğer ölmeden önce ifadesinden anlaşılan isanın ölmesinden önce ise ve bu da hz isanın kıyametten önce nuzulu ve ümmetinden herkesin ona iman edeceği anlamı ise, bu yanlış bir anlamadır. madem ki ehli kitaptan herkes ona iman edecek o halde Hz isanın nuzuluna kadar ölenler iman etmiş olmayacakları için ayet böyle anlaşılamaz.Eğer kişinin kendi ölümünden önce hz isaya iman edecek olması anlamında ise bu mümkündür. Zaten Allah kıyamet günü her kafire şöyle diyecektir Ali İmran 106:Bazı yüzlerin ağaracağı, bazı yüzlerin de kararacağı gün... Yüzleri kapkara-kesilecek olanlara: "İmanınızdan sonra inkar ettiniz, öyle mi? Öyleyse inkar etmenize karşılık olarak azabı tadın" (denilir). Yani zaten bu dünyada her insan önce iman etmekte sonra kafir olmaktadır. Evrende Allahın varlığını ve birliğini bilmeyen yoktur. Herkes buna kesin inanacak kadar bilgiye mutlaka ulaşır. Sonra ya kendini ya da başka şeyleri işine gelmediği için Allaha ortak koşar. Halbuki Allahın bir olduğuna delili varken Allahtan başka ilah olduğuna hiç bir delili yoktur. İşte iman ettikten sonra kafir olmak budur. Her insan böyledir.
Zuruf 61. ayete gelince:Şüphesiz o, kıyamet için bir ilimdir. Öyleyse ondan (kıyametten) yana hiç bir kuşkuya kapılmayın ve bana uyun. Dosdoğru yol budur.Bu ayette hz isanın kıyamet için delil olması anlatılıyor. Madem ki Hz isa kıyamet yani yeniden diriliş için delildir. Bu delil oluş özelliği herkes için geçerli olmalıdır. Eğer hz isanın kıyametten önce nuzulu delilse sorulur Hz İsanın nuzuluna şahit olmadan ölenler için nasıl delil olabilir.Burada anlatılan şudur: Hz isanın doğumu kıyamette yeniden doğuş açısından bir delildir. Çünki kuranda şöyle der hz isanın durumu Ademin durumu gibidir. Demek ki hz isa nasıl babasız dünyaya geldi ise bizde kıyamet günü toprak anadan babasız olarak yeniden doğacağız. İşte ayet böyle anlaşılırsa hz İsanın doğumu kıyamet için herkes açısından delil olur.
Allahu a'lemu muradehu bissevab
Selam ve muhabbetler