27 Nisan 2010 Salı

Yaratan Rabbin Adıyla Okumak

Hayata gözlerini açtığında insanoğlu, okumaya başlar. Etrafını gözler; görür, duyar, koklar, tadar, dokunur, algılar. Hayat budur devam eder gider. Veriler toplanır bir araya; gruplandırılır, ayrıştırılır; birleştirilir, bütünleştirilir; nihayetinde anlam bulur. Okumaktır işte tüm bu süreçler.
Okumadan yaşanmaz, hayatın kendisidir okumak. Okumak yaşamaktır yaşamak da okumak. Okumak, ama niçin, okumak ama nasıl? İşte asıl mesele budur. Bunun cevabı hayat şuurudur. Hayat bizim için ne ifade ediyor, işte okumalarımız ona göre şekilleniyor.
İnsan için neyi ifade etmelidir hayat, bakışımız nasıl olmalıdır? Gözlerimizi hayata açtığımızda başlarız algılamaya, hemen bu sorunun cevabını aramaya. Gördüğümüz her şey; duyduğumuz, tattığımız, kokladığımız, dokunduğumuz bir hakikattir, bir ayettir tüm veriler bize ulaşan. Vicdanımızda bir çığlıktır, aklımızda bir süreç. Bilgidir ulaştığımız delillere uyunca; hakikattir gördüğümüz samimi olunca. Hakikattir bilgi, dayanağı olan bir süreçtir. Bir sonuçtur, samimiyetin meyvesidir.
Ya zanna uyarız ya bilgiye; ya feda edilen bilgidir ya da elde edilen. İnce bir yol ayrımıdır burası; kalptir insana yön veren, amaçtır hedefi belirleyen. Gerçeği görmek varsa niyetinde teslimiyet gösterirsin, Hakk’a boyun eğer gönülden beslenirsin. İmtihan sürecidir bu, yaşamı belirleyen, imtihan sürer de sürer hiç kesilmez, ta ki bitinceye kadar nefes. Şeytan bir niyetini bozmaya görsün; niyetin bozulursa zanna uyar durursun. Zan peşinde koşarsın artık emellerine uyarsın. Ayetleri eğer büker, hakikati görmezden gelirsin. İşte budur tüm süreç; ya hakka teslimiyet gösterirsin; Müslüman olursun ya da hakikati görmezden gelirsin; kâfir olursun. İnce bir yol ayrımı demiştik işte, ama sonuç bu kadar uzaktır gidişte.
Hayatın anlamını anlatıyor her şey, ayet oluyor hakikatin peşinden gidene. Her gördüğümüzde bir uyum, bir ahenk; birlik var her şeyde. Cansız dediklerin canlı gibi; tabi ki her şey planlı gibi! Hakk’ı haykırıyor görmek isteyene, kapalıdır hakikat görmek istemeyene. Neyi niçin yapacaksın, neye bağlanacaksın? Aslında her şey çok açık, ama anlamak isteyene! Sahibimizi buluyoruz; işte O’na Rabb diyoruz. Sahip sandıklarımız Rabb değil, işte böyle anlıyoruz. Sanı ile hareket etmek bitiyor bilgiyle bağlanıyoruz. Şahidiz artık “eşhedu” diyoruz. Ben şahidim tek ilah, O’dur yaratan Rab. Başka Rab tanımıyorum rabdir sadece Allah. Artık bağlanmak zamanıdır şahadetine, zan bitmiştir şahit oldun bilgine.
Hayatın anlamı imtihandır, okumanın anlamı ise hayat. Hayat Rab’in eseridir, anlamak eserin sahibine uymak. Okuyacaksan zanna uymayacaksın, Hakikate şahit olacaksın. “Yaratan Rabb’in adıyla oku”[1] O’nu gör, O’nu düşün. Hakk’a teslimiyet göster. İşte huzur bulur, kim ki Hakk’a boyun eğer. “Ben cinleri ve insanları bana kulluk etsinler diye yarattım”[2] buyuruyor Rabb. Bize düşer artık yaratan Rabb’e uymak, hakikate teslim olmak.


Mustafa Ayas


[1] Alak, 1
[2] Zariyat, 56