9 Aralık 2007 Pazar

Müslüman Olabilmek

Müslüman olabilmek en büyük erdem. İnsan olabilmek de aslında buna bağlı. Müslüman olma sorumluluğuyla yaratılan insan bu sorumluluğu üstlenebildiği oranda insan olabiliyor.
İnsan olabilmek; yaratılış gayesini bilmek ve bu uğurda gereken her şeyi yapabilmekle mümkün. Yapılacak her şey de niyet ve anlayışa göre değer kazanıyor. Bu bakımdan ‘Müslüman olabilmek ne demektir?’ sorusunun cevabı büyük önem arz etmektedir.
Bu sorunun cevabını fatiha suresi açıkça ortaya koymaktadır. Her namazda okunması da ‘Müslüman olabilmek’ bilincini gündemde tutmakla ilgilidir.
Sadece Rahman’a kul olmakla yükümlü olan insan[1] bu yolda birçok engelle karşılaşacak ve mücadele edecektir. Engelleri aşmanın birinci koşulu Müslüman olmak[2] yani kayıtsız şartsız rahman’a teslimiyet gösterebilmek[3] ve şeytanın şerrinden Allaha sığınmaktır[4].
Evet yüce Rabbimiz! ‘Euzu billahi mineşşeytanirracîm’ kovulmuş şeytanın şerrinden sana sığınıyoruz. ve ‘Bismillahirrahmanirrahim’ her davranışımıza senin rızanı gözeterek ve senin adınla başlıyoruz. Çünkü sen Rahman’sın. Her türlü iyiliğin ve güzelliğin sahibisin. Rahîm’sin. İyilik ve güzellikle muamele edersin. İyilik ve güzellik ortaya koymak ancak senin adınla başlamak ve rızanı gözetmekle mümkün olabilir. Zira Müslümanlık senin ahlakınla ahlaklanmaktır. Senin ahlakınla ahlaklanmak ise senin buyruklarına kayıtsız şartsız teslim olmaktır.
‘El hamdü lillahi rabbil alemin’ Hamd sana mahsustur. Yaptığın her şey övgüye layıktır. Çünkü sen Allah’sın, alemlerin Rabbisin. Her şey sana muhtaçtır. Neylersen güzel eylersin. Rahmansın, Rahimsin. ‘Maliki yevmiddin’ Din gününün sahibisin. İnsan olanla olmayanı, teslimiyet gösterenle göstermeyeni, rızanı gözetenle gözetmeyeni hesaba çekecek olan sensin. Senin mahkemende hiçbir ortağın yoktur. Kullarını en iyi bilen de sensin, onlara en güzel muamele eden de. Senden iyi tanıyan mı var ki bizi sana arz etsin? Senden merhametli olan mı var ki bize şefaat etsin?
‘İyyake na'büdü ve iyyake nesteîn’ Elbette ancak sana kul olmalıyız, yardımı da sadece senden ummalı. Senden başka tanrı mı var ki ona kul olalım? Senden güçlü olan ya da yetki alan mı var ki yardımını umalım? Bize uzak mısın ki sana aracılar kılalım?
Din gününde mutlu olmak en büyük erdemdir. Müslüman olabilmekse en büyük şeref. Bu şerefe ermek için dosdoğru yolda ilerlemek gerek. ‘İhdinas sıratal müstekîm’ O halde bizi dosdoğru yoluna ilet. Çünkü sen, samimi olan ve gerektiği şekilde davrananlara hidayet edensin. Kulları arasında ayrım yapmayan kalplerinde olana ve icraatlarına bakansın. Senin katında renk ve ırka dayalı bir üstünlük yoktur. Takva ehli olan herkes senin dostundur. Sen ki her zaman adil olansın, samimi kullarına merhamet kılan. ‘Sıratallezine en'amte aleyhim’ adaletinle nimetlendirdiğin dosdoğru yola ulaşmış kulların gibi bize de dosdoğru yolda olmayı nasip buyur.
Kalplerinde fitne olanlardan eyleme, sana bağlananlardan eyle. Samimi olmayan ve şekilcilikle yoğrulanlardan; kibir batağına saplanan, buyruklarını görmemezlikten gelen gazaba uğramışlardan olmaktan sana sığınırız. Sana yakın olacağız diye aşırıya kaçan, sana giden yolu elçinin bildirdiğinde değil de yüceliğinde arayan, Neylerse güzel eyleyenin sadece sen olduğunu unutan, ‘Hamt’ı sadece sana has kılmak gerekirken sevgide ölçüyü kaçıran kullarından olmaktan da sana sığınırız. ‘ğayril mağdubi aleyhim ve lad dallîn’ Bizi gazabına uğrayanlar gibi olmaktan da dalalete düşen yola dalmaktan da koru ya rabbi! Amin.
[1] Zariyat, 56
[2] Ali İmran, 102
[3] Ahzab, 36
[4] Nahl, 98-100